Tutuklama Tedbiri1.4.2024

 

Tutuklama Tedbiri Nedir?

 

Ceza muhakemesinde en önemli koruma tedbirlerinden olan tutuklama, bir yargıç kararıyla Anayasada ve yasada belirtilen koşulların gerçekleşmesiyle bir kişinin (sanık veya şüphelinin) henüz suçluluğu hakkında kesin karar verilmesinden önce özgürlüğünün geçici olarak kaldırılmasıdır. Sanık veya şüphelinin hürriyetinin kaldırılmasından başlayıp salıverilmesine ya da cezanın infazının başlamasına kadar devam eden kısıtlılık durumuna tutukluluk denilir. Geçicilik özelliği yanında delillerin ve delil süjelerinin (şüpheli ve sanığın) muhafaza altına alınmasına yönelik tedbir oluşu sebebiyle, tutuklama asla bir ceza değildir. Ceza yargılamasının gayesine hizmet eden bir araç olarak değerlendirilmek gerekir.

 

 

 

Tutuklamanın Niteliği Nelerdir?

 

Tutuklama öncelikle bir koruma tedbiridir. Ceza muhakemesi sırasında delillerin muhafazasını, sanığın kaçmasının önlenmesi ve böylece muhakeme sonunda verilebilecek hürriyeti bağlayıcı cezanın yerine getirilebilmesini sağlamaya yönelik geçici nitelikte bir araçtır. 

 

Tutuklama Tedbirinin CMK’daki Yeri Nasıldır?

 

Tutuklama istisnai ve nihai bir koruma tedbiridir. Nihai olması, onun en ağır koruma tedbiri olmasını ifade eder.
İstisnailik ise öncelikle daha hafif koruma tedbirlerinin gözden geçirilmesi gereğini ifade eder. Ancak CMK tasarısında koruma tedbirleri hafiften ağıra doğru bir sıralama ile ve özellikle tutuklama, adli kontrol tedbirlerinden sonra yer aldığı halde, yasada daha önce yer almıştır. Üstelikte adli kontrol uygulaması sınırlanarak alanı daraltılmış, böylece tutuklamaya tekrar asli koruma tedbiri niteliği kazandırılmıştır.

 

Tutuklama Sebepleri Nelerdir?

 

Tutuklama sebepleri öncelikle iç hukukumuzun bir parçası olan İHAS 5. m. ile buna bağlı olarak AY’nın 19. maddesine paralel olarak yasada düzenlenmiştir. Özellikle kaçma şüphesi ile tutuklamada, kamca şüphesine yol açan kanıt veya belirtiler gerekçede açıkça gösterilmeli ve şüphenin var olup olmadığı iyi değerlendirilmeli, kaçma şüphesi çok büyük değilse kefaletle salıverilme değerlendirilmelidir. Çünkü, CMK’nın 100. madde de ölçülülük ilkesi özellikle vurgulanmıştır.

1. Kuvvetli Suç Şüphesin Varlığı
Tutuklama sebepleri sınırlı olup, tutuklama kişi özgürlüğüne yönelik olduğundan kıyas yolu ile genişletilmesi mümkün değildir.
CMUK’da tutuklama kararının verilebilmesi için, “suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler”i ararken, CMK 100 madde de “kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin varlığı” aranmaktadır. Yeni düzenleme ile tutuklama kararı için kuvvetli belirti yeterli olmayıp, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların varlığı gerekir. Böylece kanun, olayın gerçekleştiğine ilişkin emareleri değil, olayın kendisini aramaktadır. Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olgular, şüpheli veya sanığın suç işlediğini gösterir yüksek derecede kuşku ve büyük olasılığının bulunmasa durumudur. Ancak bu olgunun varlığı da tek başına yeterli olmayıp yasadaki tutuklama sebeplerinden en birinin de olması aranacaktır. Sanığın veya şüphelinin suç işlediğine dair somut olgular yoksa, atılı suça tertip olunan cezanın ağırlığı tutuklama kararının verilebilmesi bakımından önem taşımaz.

 

Tutuklama Sebebi Varsayılan Haller Nelerdir?

 

1. Kaçma, Saklanma veya Kaçma Şüphesi Oluşturan Somut Olguların Varlığı

Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olayların varlığı halinde tutuklama nedeni var sayılır. Şüpheli veya sanığın, suç teşkil eden eylemden hemen sonra suç yerini veya konutunu terk etmesi, izini kaybettirmesi, bulunabileceği yerlerden arandığında bulunamaması durumunda kaçtığı ve saklandığı değerlendirilmelidir. Kaçıp saklanma halinde talep üzerine veya resen tutuklama kararı verilebilecektir. Kaçma veya saklanma olmamakla birlikte, davranışlarında kaçacağı şüphesi oluşturan olayların varlığı da tutuklama kararı verilebilecektir. Kişinin konutunu değiştirmesi, pasaport alması, araç teminine çalışması gibi olguların varlığı bu davranışlara örnek gösterilebilir. Ancak kesinlikle soyut şüphe değil, bu şüpheyi doğuran olayların varlığı gerekir.

2. Şüpheli veya Sanığın Davranışları

a. Delilleri Yok Etme, Gizleme veya Değiştirme Şüphesi
Atılı suçun delillerinin korunması amacı tutuklama kararı verilebilir. Ancak, bu halde de soyut şüphe ve kanaate göre değil, bunu
doğuran somut olguların varlığı aranmalıdır. Şüphenin de kuvvetli olması gerekir.

b. Tanık, Mağdur veya Başkaları Üzerinde Baskı Yapılması Şüphesi
Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunulması da bir tutuklama sebebidir. Bu girişimin önlenmesi için gerekli olduğundan tutuklama kararı verilebilir. Bu halde de soyut baskı girişimi ihtimali yeterli olamaz. Somut vakıalara dayalı küvetli şüphenin doğması asıldır. Şüphelinin veya sanığın mağdurla veya tanıkla konuşmaya çalışması, hatta suç ortakları ile görüşerek suçu tamamen üstlenmesini istemesi, suçtan zarar göreni yasaya uygun olmayan şekilde uzlaşmaya zorlaması gibi davranışlar buna örnek gösterilebilir.

 

3. Tutuklama Sebebi Varsayılan Katalog Suçlar

 

CMK’nın 100 maddesindeki düzenleme ile tutuklama nedenlerin varsayıldığı katalog suç listesi öngörülmüştür. Böylece, TCK’da veya özel Ceza Yasaları’nda yer verilen bazı suç türlerinde delillerin karatılması veya kaçma, saklanma ihtimalinin varlığı bir karine olarak kabul edilmiştir. Ancak burada da aslolan, şüpheli veya sanığın suçu işlediğine dair güçlü şüphe sebeplerinin varlığıdır.

Tutuklama tedbiri yönünden yasada öngörülen katolog suç listesi aşağıya aynen alınmıştır.
a. Türk Ceza Kanunu’nda yer alan;
aa. Soykırım ve insanlığa karşı suçlar ( m. 76, 77, 78),
bb. Kasten öldürme ( m. 81, 82, 83),
cc. İşkence ( m. 94, 95)
dd. Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, m. 102),
ee. Çocukların cinsel istismarı ( m. 103),
ff. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti ( m. 188),
gg. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, (m. 220),
hh. Devletin güvenliğine karşı suçlar ( m. 302, 303, 304, 307, 308),
ıı. Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar ( m. 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315.),
b. 10. 7. 1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile
Diğer Aletler Hakkında Kanun’da tanımlanan silah kaçakçılığı ( m. 12) suçları.
c. 18. 6. 1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 22. m. nin
(3) ve (4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu.
d. 10. 7. 2003 tarihli ve 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar.
e. 21. 7. 1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 68 ve 74. m. de tanımlanan suçlar.
f. 31. 8. 1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 110. maddesinin dört ve beşinci fıkralarında tanımlanan kasten orman yakma suçları.

 

4. Tutuklama Kararı Verilemeyen Haller

 

Şüpheli veya sanığa yüklenen, sadece adlî para cezasını gerektiren veya hapis cezasının üst sınırı bir yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez. Buna göre, tutuklama talebini değerlendiren hakim şüpheli veya sanığa yüklenen suç dikkatlice belirlemek ve yasada öngörülen cezanın nevi ve miktarını da dikkate almak zorundadır. Şayet hapis cezasının üst sınırı bir yıl ve daha altında yada sadece adli para cezasını gerektirdiği anlaşılıyorsa tutuklama nedenlerinin varlığını araştırarak zaman kaybedilmemelidir. Kaldı ki tutuklama talebinde bulunan cumhuriyet savcısının da talebindeki eylemleri açıkça ve yasa maddeleri ile belirtmesi zorunludur. Atılı suça öngörülen ceza miktarı yasada öngörülen sınırı aşıyorsa dahi öncelikle adli kontrol hükümlerinin uygulanması ile ceza muhakemesinin gayesine ulaşılıp ulaşılamayacağı değerlendirilmelidir.

 

5. Tutukluluk Süresi (CMK 102)

 

Tutukluluğun makûl süreden uzun olması, kişilerin özgürlük ve güvenlik hakkını güvenceye bağlayan ve iç hukukumuzun bir parçası olan İHAS 5/3. maddesine aykırılık teşkil eder. Bu güvencenin doğal sonucu olarak tutukluluğun devamına ilişkin kararlarında mutlaka gerekçeli olması gerekir. CMK’nın 102. maddesine göre, Ağır Ceza Mahkemesinin görevine girmeye suçlarda tutuklulukta kalma süresi altı aydır. Bu süre zorunluluk hallerinde dört ay daha uzatılabilir. Yani atılı suç ağır ceza mahkemesinin görevine girmiyorsa tutuklama süresinin üst sınırı en fazla on aydır. 5235 sayılı Yasa’nın 12. maddesine göre, ayrık durumlar dışında ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve on yıldan fazla hapis cezalarını gerektiren suçlarla ilgili dava ve işler ağır ceza mahkemesinin görevine girdiğinden, cezanın yukarı sınırı 10 yılı aşmayan suçlarda tutuklulukta geçecek süre en fazla 10 ay olacaktır. Eğer suç ağır ceza mahkemesinin görev alanında ise yani ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve on yıldan fazla hapis cezalarını gerektiriyor ise tutuklu kalınacak süre iki yıldır. Bu süre zorunluluk hallerinde en çok üç yıl daha uzatılabilir. Maddenin yazılış biçimine göre “uzatma süresi üç yılı geçemez” dendiği için uzatılan süre üç yıl olacaktır. İki yıllık temel süreye eklendiğinde ağır ceza mahkemesinin görev alınana giren suçlarda tutuklulukta geçirilecek süre en fazla beş yıldır. CMK 250/1-c de yer alan suçlara ilişkin soruşturma ve kovuşturma aşamasında tutuklama süresi iki kat uygulanacağından (CMK m. 252) DGM’leri yerine kurulan özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde tutuklulukta geçecek süre azami 10 yıldır.

 

İlginizi Çekebilecek Diğer Makaleler

Facebook Instagram Youtube
Sosyal Medyada Bizi Takip Edin
 
Fevzi Çakmak Mahallesi Fidan Sokak No:6 Rençberler Hukuk Ofisi Küçükçekmece / İstanbul
Whatsapp